Kelebeğin Umudu (5.Bölüm)

5.Umuda yolculuk
Zehra
"Amerikaya gidiyorsunuz."
O refleksle Umuta dönüp baktım. O da bana bakıyordu.
"Nasıl yani baba?"
Umut ta benim gibi şaşırmıştı.
"Oğlum Zehra nın tedavisi için gideceksiniz.
Hem de güzel gelinimi gezdirir balayı yaparsınız."
Ben şimdi bu adamla mı gidecem ya?
"Tedaviden önce de peşinizden teyzen gelecek."
Teyzesi gelene kadar bu adamla yalnız nasıl kalırım?
Allah ım sen bana yardım et.
"Uçak biletleriniz hazır yola bu gece çıkacaksınız."
Teyzemin yardımıyla yukarı çıktık. Odama gelmiştik.
"Zehra kızım biliyorum tedirgin oldun. En kısa sürede yanınıza gelicem.
Bakarsın yalnız kalınca Umut la aranız düzelir."
"Yok teyzem senin yiğeninle benim aramda hiç bir şey olamaz."
Gül teyzenin yardımıyla valizimi hazırladık.
Umut la gitmek istemiyordum ama bu yolculuğun sonunda belki de
yürüyecektim. En önemlisi de tekerlekli sandalyeye bağımlı olmayacaktım.
Çantamı ayarladıktan sonra Ali babanın yanına gittim.
"Baba benim çantam hazır. Müsaade edersen ailemle vedalaşmak isterim.
Evlendikten sonra yüzlerini görememiştim. Amerikaya gidince hiç göremeyecektim.
"Tabiki kızım. Umut a söylerim seni götürür."
Umut ta ölüyordu beni bi here götürmeye.
"Tamam baba."
Ben odama çıkıp hazırlandım. Umut odaya birden odaya daldı.
"Biraz saygılı olsan odaya girerken. Mesela kapıya vursan."
Sinirli olduğu her halinden belli oluyordu.
"Nasıl saygılı olacağımı senden mi öğreneceğim.
Hem konumuz bu değil. Ben senin özel şoförün müyüm?
Ailenin yanına götürecekmişim."
"Ben istemedim. Baban Umut götürsün dedi."
"Sende hemen kabul etmeseydin."
"Tamam ya götürme. Ben giderim."
Sulu göz olmaktan nefret ediyorum.
Cümlemi bile tamamlayamadan iki damla gözyaşı akıverdi.
"Ağlama tamam götürürüm. Hazırsan gidelim."
Nedense ağladığımı görünce yumuşamıştı.
Sandalyemi sürerek aşağıya indirdi. Babası bahçede bizi bekliyordu.
"Oğlum geç kalmayın. Zehrayı hadi arabaya bindir de bir an önce gidip gelin."
Umut
Ahh baba ya beni ne hallere düşürdün.
Önce şoförü oldum şimdide uşağı yaptın.
Mecbur kucaklayıp arabaya koyacaktım. Kulağına eğilip;
"Babam yüzünden yapıyorum." dedim.
"Bende onun hatrına susuyorum."
Kulağıma eğilip böyle dedi. Kucaklayıp öne oturmasına yardım ettim.
Arabaya bindim. O harabe mahalleye gidiyorduk.
Yol boyunca sustuk. Mahalleye gelince yine kucakladım. Sandalyesine oturdu.
Benim böyle bi mahallede ne işim olurdu. Hep o kızın yüzündendi.
"Zehram kızım hoşgeldin. Buyur oğlum sende içeri."
Onlar birbiriyle kucaklaşırken ben bi bahaneyle kaçacaktım.
"Şey efendim benim işim vardı. Ben gideyim."
"Olur mu oğlum sizin için o kadar sarma börek baklava yaptım."
Oh baklava börek mi bunlara nasıl hayır derim.
"Tamam o zaman işlerimi sonra hallederim."
İçeri geçtik. Ben Zehra nın babasını tamamen unuttum.
O adamdan korktuğum kadar kimse korkmamıştım.
Neyseki şimdilik babası yoktu.
"Babam nerede anne onu da görseydim."
Onlar aralarında konuşurken namaza gittiğini öğrenmiştim.
"Kızım baban namazdan gelene kadar bizde kılalım oradan yemeğimizi yeriz.
Gel kızım benim odam da kılalım."
Onlar namaz kılmaya gidince ben yalnız kalmıştım.
Şöyle bi etrafa bakınıyordum. Sonra kalkıp evi gezmeye başladım.
Bi odadan içeri girdim. Galiba bura Zehra nın odasıydı.
Dolabına yatağına her şeye baktım. Yatağının başında bi çekmece vardı.
Onu açınca bi günlük çıktı. Onu alıp hemen arabaya götürüp koydum.
Zehra
Namaz bitince oturma odasına geçtim. Umut ortalıkta yoktu.
Sonra babamın sesini duydum.
"Geç bakalım oğlum hadi içeri."
Umut, Emre ve babam dışarıdan geliyordu. Bu adam ne ara dışarı çıktı.
Hiç anlamadım.
"Ooo benim güzel kızım gelmiş."
Babamla sarılıp kucaklaştık. Şükürler olsun ki beni affetmişti.
Annemle sofrayı kurduk. Hep birlikte sofraya oturduk.
Umut annemin yaptığı yemekleri silip süpürüyordu
"Teyzecim ellerine sağlık çok nefis olmuşlar."
"Afiyet olsun oğlum. Sen gelince ben sana hep yaparım."
"O zaman ben sizden çıkmam."
Deyince göz göze geldik. Bakışlarını hemen kaçırdı.
Evde bana gelmeden laf sayıyordu. Şimdi de hep gelirim diyordu.
Yemekten sonra babamla karşılıklı çay içtiler.
Gören de gerçek damat kayınpeder sanacaktı. Gözlerim yaşardı resmen.
Ben bile bu kadar iyi numara yapamıyordum.
Annem beni mutfağa götürmüştü.
"Kızım evlilik nasıl gidiyor? Umut beni şaşırttı bugün."
Ya sorma annecim benide şaşırttı.
"Yok annem Umut çok iyi biri. Beni de çok mutlu ediyor."
Ah canım annem nasılda mutlu oldu. Gözlerinin içi güldü resmen.
"Annem artık biz gidelim. Kayınvalidemle de vedalaşalım."
"Tamam kızım havaalanında görüşürüz."
Annemlerle vedalaşıp çıktık. Eve uğrayıp valizlerimizi aldık.
Umutun annesinide görüp evden ayrıldık.
Havaalanına gelince annemleri gördüm.
Herkesin elini öpüp dış hatlar bölümüne geçtik.
Uçağa doğru gidiyorduk.
Ağlıyordum ama bu yolculuk aslında benim için umuda yolculuktu..
Zehra
Uçağa ilk defa binmenin heyecan ve korkusuyla uyku tutmamıştı.
Umut bey çoktan uyumuştu.
Başımı uçağın camına yaslayıp dışarıyı izliyordum.
Gece olduğu için pek bir şey görünmüyordu.
Umut uyurken başını omzuma yasladı. Eğilip yüzüne baktım hala uyuyordu.
Başını düzeltmeye çalışsamda yinede başını omzuma koyuyordu.
"Neyse böyle uyusun."
Diyerek Umut un uyumasına karışmadım.
Artık benimde yavaş yavaş uykum geliyordu. Olduğum yerde bende uyumaya başladım.
Uçak havaalanına iniş yaparken uyandım.
Maşallah Umut hala uyuyordu. İnsan hiç mi bir şey duymazdı?
"Umut kalk hadi geldik."
Gözlerini hafif aralarken omzum da uyuduğunu fark etti.
Aniden başını omzumdan kaldırdı.
"Kusura bakma bilerek yapmadım. Başımı yeni koymuş olmalıyım."
Yaa yeni bütün gece böyle uyudun.
"Galiba bende fark etmedim."
Lafı geçiştirip konuyu kapatmıştım. Uçak iniş yapınca Umut un yardımıyla dışarı çıktık.
Bir araba yanımıza yaklaştı. Arabadan biri inip bavullarımızı arabaya yerleştirdi.
"Anahtarları bana ver. Sen gidebilirsin."
Pek anlamasamda bir şey sormamıştım. Umut arabaya binmeme yardımcı oldu.
Bu şehri avcunun içi gibi biliyordu. Trafikte su gibi akıp gidiyordu.
"Daha önce buraya geldin mi? Her yeri biliyor gibisin."
Bir kaç dakika hiç cevap vermedi. Sonra yüzüme bakıp,
"Evet üniversiteyi burada okudum. Nasıl beğendin mi burayı?"
"Evet ama burası İstanbuldan daha kalabalık.
Ama her yerini gezip görmek isterdim."
"Ben seni gezdiririm."
Bu adam gel git akıllıydı.
Bir bakıyorum çok iyi davranıyor sonra birden gözü dönüyordu.
"Peki şimdi nereye gidiyoruz? Biz nerde kalıcaz?"
"Gidince görürsün. Ne çok soru soruyorsun."
Yine geldiler. İki soru sordum hemen özüne döndü.
Ben otelde kalırız sanıyordum. Ama lüks bi eve gelmiştik.
"Hadi gel bakalım. Burası benim evim."
"Nasıl yani bu ev çok büyük."
Dediğimde gülmeye başladı.
"Tabi alışık olduğun bi hayat değil. Üniversite okurken kaldığım ev."
Benimle resmen alay ediyordu.
"Ha ha ha çok komik."
Bu sefer eve kadar kucağında taşıdı.
"Sandalyeme bindirebilirdin."
"Ne kadar romantik biriyim dimi. Bak eve seni kucağımda taşıdım."
"Ya ne demezsin. O yüzden mi ilk gün sandaleye de bırakıp gittin."
Tabi o kız çağırınca uçarak gitmişti. Yani kıskandığımdan değilde..
Aramızda gerçek bi evlilik olmasada başka bi kızla olması bana saygısızlıktı.
"O an düşünemedim kusura bakma."
Bu adam özür dileme özürlüsüydü resmen. Kusura bakmaymış..
"Ben acıktım Zehra. Sende bir şeyler yer misin?"
İki saattir karnımdan gelen sesleri duyacak diye utanıyordum.
Acıktım tabi. Hemde kurt gibi.
"Evet biraz acıktım."
"Tamam ben sipariş veririm. Seni odana çıkarıyım üzerini değiştir."
Beni toz pembelerin hakim olduğu bi odaya getirdi.
Yatak örtüsü perdeler toz pembemsiydi.
"Bu oda pembe. Kim kullanıyordu. Biriyle mi yaşıyordun?
"Yine başladın sorulara. Kız arkadaşımın odasıydı."
Ayy ben bu odada falan kalamazdım. Gör ki bu odada kaç kız kaldı.
Ben onlardan olmayacaktım.
"Ben bu odada kalmam.
Kapıya yaslandı ellerini bağladı. Kafasını sallayıp gülüyordu.
"İnandın mı hemen. Babam hazırlatmış."
Allah Allah ama tam benim hayalimde ki oda gibiydi.
Toz pembe ve süt beyazı tonları. Eşyalar bile hayalimdeki gibiydi.
Umut
"Peki baban benim en sevdiğim rekleri ve eşyaları nereden biliyor?"
Bak bu soruyu soracağı aklıma gelmedi. Anlayacak diye korktum.
"Şey işte arabayı getiren şoförün eşi hazırlamış. Onun zevki işte.."
Ohh anlamadı. Günlüğünü okuduğumu bilse beni buracıkta boğuverirdi.
Peki ben bunları neden yapıyordum?
Zehrayı tanıdıktan sonra vicdanım beni rahat bırakmıyordu.
Onun bütün hayallerini umutlarını ben bitirmiştim.
Günlüğüne benim hakkımda çok kötü şeyler yazmıştı.
Ben bu kadarda kötü biri olamazdım.
"Zehra hadi gel. Yemek geldi."
Üzerini değiştirmişti. Başına çok güzel bir yazma örtmüştü.
"Yazma tanıdık geldi."
"Evet Emine annem verdi. Benim için kendi eliyle yapmış."
"Bugün görüntülü arama yapalımda mutlu olsun."
"Tamam olur."
Aslında damarına basmadığım zaman yumuşak huyluydu.
Ama kızdırınca tam bir cadı oluyordu. Bir süpürgesi eksikdi.
Zehra
Umut pizza sipariş etmişti. Artık açlıktan nasıl gözüm döndüyse pizzaya saldırdım.
"Zehra yavaş ye. Bak bi kutu daha var."
Öyle diyince utandım. Daha sakin yemeye başladım.
"Biraz acıktım dedin ama nerdeyse beni yiyecektin."
"Yok daha neler. Seni niye yiyim!"
"Bak yine cadılaştın."
"Ben mi cadıyım."
"Evet sen. Bi süpürgen eksik."
Benim sinirlerimi zıplatıyor ya.
"Ben cadıysam sende uyuzsun."
Oh canıma değsin. Uyuz işte uyuz uyuz....
İçimden saydırınca biraz rahatladım.
"Demek ben uyuzum öylemi. Süpürgesiz cadı."
"Bak kızıyorum bana cadı demeeee."
Cadı deyip odasına kaçtı. Beni sinir etmekte üstüne yoktu.
O odasına çıkınca telefonuna mesaj geldi.
Telefonu masada duruyordu.
Açsam okuduğumu anlayacaktı.
Ekranı kaydırınca telefonun üstünde mesaj bildirim olarak geçiyordu.
"Aşkım ben geldim. Otele yerleştim. Akşam gel."
Mesajda böyle yazıyordu. Demek o kız peşinden amerikaya gelmişti.
Umutu bu kadar çok mu seviyordu.
Umut un ayak seslerini duyunca o panikle telefonu bıraktım.
"Şeyy sana mesaj geldi."
Ömründem bi beş yıl gitmiş olabilir. Bi an yakalanıcam sandım.
"Arkadaş atmış. Neyse gel annemlerle konuşalım ben gidicem."
Tabi annesigile göstermelik ben evdeyim. Sonra bırakıp gidecekti.
"Gel seni koltuğa geçireyim."
Tamam anlamında kafamı salladım.
Koltuğa oturunca yanıma oturup Emine anneyi aradı.
"Annem."
"Oğlum benim nasılsın yerleştiniz mi? Zehra nerde?"
Telefonu bana uzattı. Emine anne beni görünce kadıncağız ağladı.
"Güzel kızım benim nasılsın? Oğlum sana iyi bakıyor mu?"
"Bakıyor annecim. Merak etme iyiyiz."
"Benim verdiğim yazmada nasıl yakışmış güzel kızıma."
"Emine Sultan bende buradayım. Bakıyorumda papucumuz dama atıldı."
Annesinin ilgisi bana kayınca hemen kıskandı.
Telefonu elimden alıp annesiyle konuşmaya başladılar
Telefonu kapatınca beni odama çıkardı. Yatağıma yatırdı.
"Zehra ben gidiyorum."
Nasıl ya etrafımızda bi tane bile ev yoktu.
Koskoca evde ben tek başıma kalamazdım. Ben korkarım ya.
"Umut beni yalnız bırakıp gitme."
O an durdu. Hafif bana dönüp göz ucuyla bi bakış attı....
Müəllif:Buket Emlik
Zehra
"Amerikaya gidiyorsunuz."
O refleksle Umuta dönüp baktım. O da bana bakıyordu.
"Nasıl yani baba?"
Umut ta benim gibi şaşırmıştı.
"Oğlum Zehra nın tedavisi için gideceksiniz.
Hem de güzel gelinimi gezdirir balayı yaparsınız."
Ben şimdi bu adamla mı gidecem ya?
"Tedaviden önce de peşinizden teyzen gelecek."
Teyzesi gelene kadar bu adamla yalnız nasıl kalırım?
Allah ım sen bana yardım et.
"Uçak biletleriniz hazır yola bu gece çıkacaksınız."
Teyzemin yardımıyla yukarı çıktık. Odama gelmiştik.
"Zehra kızım biliyorum tedirgin oldun. En kısa sürede yanınıza gelicem.
Bakarsın yalnız kalınca Umut la aranız düzelir."
"Yok teyzem senin yiğeninle benim aramda hiç bir şey olamaz."
Gül teyzenin yardımıyla valizimi hazırladık.
Umut la gitmek istemiyordum ama bu yolculuğun sonunda belki de
yürüyecektim. En önemlisi de tekerlekli sandalyeye bağımlı olmayacaktım.
Çantamı ayarladıktan sonra Ali babanın yanına gittim.
"Baba benim çantam hazır. Müsaade edersen ailemle vedalaşmak isterim.
Evlendikten sonra yüzlerini görememiştim. Amerikaya gidince hiç göremeyecektim.
"Tabiki kızım. Umut a söylerim seni götürür."
Umut ta ölüyordu beni bi here götürmeye.
"Tamam baba."
Ben odama çıkıp hazırlandım. Umut odaya birden odaya daldı.
"Biraz saygılı olsan odaya girerken. Mesela kapıya vursan."
Sinirli olduğu her halinden belli oluyordu.
"Nasıl saygılı olacağımı senden mi öğreneceğim.
Hem konumuz bu değil. Ben senin özel şoförün müyüm?
Ailenin yanına götürecekmişim."
"Ben istemedim. Baban Umut götürsün dedi."
"Sende hemen kabul etmeseydin."
"Tamam ya götürme. Ben giderim."
Sulu göz olmaktan nefret ediyorum.
Cümlemi bile tamamlayamadan iki damla gözyaşı akıverdi.
"Ağlama tamam götürürüm. Hazırsan gidelim."
Nedense ağladığımı görünce yumuşamıştı.
Sandalyemi sürerek aşağıya indirdi. Babası bahçede bizi bekliyordu.
"Oğlum geç kalmayın. Zehrayı hadi arabaya bindir de bir an önce gidip gelin."
Umut
Ahh baba ya beni ne hallere düşürdün.
Önce şoförü oldum şimdide uşağı yaptın.
Mecbur kucaklayıp arabaya koyacaktım. Kulağına eğilip;
"Babam yüzünden yapıyorum." dedim.
"Bende onun hatrına susuyorum."
Kulağıma eğilip böyle dedi. Kucaklayıp öne oturmasına yardım ettim.
Arabaya bindim. O harabe mahalleye gidiyorduk.
Yol boyunca sustuk. Mahalleye gelince yine kucakladım. Sandalyesine oturdu.
Benim böyle bi mahallede ne işim olurdu. Hep o kızın yüzündendi.
"Zehram kızım hoşgeldin. Buyur oğlum sende içeri."
Onlar birbiriyle kucaklaşırken ben bi bahaneyle kaçacaktım.
"Şey efendim benim işim vardı. Ben gideyim."
"Olur mu oğlum sizin için o kadar sarma börek baklava yaptım."
Oh baklava börek mi bunlara nasıl hayır derim.
"Tamam o zaman işlerimi sonra hallederim."
İçeri geçtik. Ben Zehra nın babasını tamamen unuttum.
O adamdan korktuğum kadar kimse korkmamıştım.
Neyseki şimdilik babası yoktu.
"Babam nerede anne onu da görseydim."
Onlar aralarında konuşurken namaza gittiğini öğrenmiştim.
"Kızım baban namazdan gelene kadar bizde kılalım oradan yemeğimizi yeriz.
Gel kızım benim odam da kılalım."
Onlar namaz kılmaya gidince ben yalnız kalmıştım.
Şöyle bi etrafa bakınıyordum. Sonra kalkıp evi gezmeye başladım.
Bi odadan içeri girdim. Galiba bura Zehra nın odasıydı.
Dolabına yatağına her şeye baktım. Yatağının başında bi çekmece vardı.
Onu açınca bi günlük çıktı. Onu alıp hemen arabaya götürüp koydum.
Zehra
Namaz bitince oturma odasına geçtim. Umut ortalıkta yoktu.
Sonra babamın sesini duydum.
"Geç bakalım oğlum hadi içeri."
Umut, Emre ve babam dışarıdan geliyordu. Bu adam ne ara dışarı çıktı.
Hiç anlamadım.
"Ooo benim güzel kızım gelmiş."
Babamla sarılıp kucaklaştık. Şükürler olsun ki beni affetmişti.
Annemle sofrayı kurduk. Hep birlikte sofraya oturduk.
Umut annemin yaptığı yemekleri silip süpürüyordu
"Teyzecim ellerine sağlık çok nefis olmuşlar."
"Afiyet olsun oğlum. Sen gelince ben sana hep yaparım."
"O zaman ben sizden çıkmam."
Deyince göz göze geldik. Bakışlarını hemen kaçırdı.
Evde bana gelmeden laf sayıyordu. Şimdi de hep gelirim diyordu.
Yemekten sonra babamla karşılıklı çay içtiler.
Gören de gerçek damat kayınpeder sanacaktı. Gözlerim yaşardı resmen.
Ben bile bu kadar iyi numara yapamıyordum.
Annem beni mutfağa götürmüştü.
"Kızım evlilik nasıl gidiyor? Umut beni şaşırttı bugün."
Ya sorma annecim benide şaşırttı.
"Yok annem Umut çok iyi biri. Beni de çok mutlu ediyor."
Ah canım annem nasılda mutlu oldu. Gözlerinin içi güldü resmen.
"Annem artık biz gidelim. Kayınvalidemle de vedalaşalım."
"Tamam kızım havaalanında görüşürüz."
Annemlerle vedalaşıp çıktık. Eve uğrayıp valizlerimizi aldık.
Umutun annesinide görüp evden ayrıldık.
Havaalanına gelince annemleri gördüm.
Herkesin elini öpüp dış hatlar bölümüne geçtik.
Uçağa doğru gidiyorduk.
Ağlıyordum ama bu yolculuk aslında benim için umuda yolculuktu..
Zehra
Uçağa ilk defa binmenin heyecan ve korkusuyla uyku tutmamıştı.
Umut bey çoktan uyumuştu.
Başımı uçağın camına yaslayıp dışarıyı izliyordum.
Gece olduğu için pek bir şey görünmüyordu.
Umut uyurken başını omzuma yasladı. Eğilip yüzüne baktım hala uyuyordu.
Başını düzeltmeye çalışsamda yinede başını omzuma koyuyordu.
"Neyse böyle uyusun."
Diyerek Umut un uyumasına karışmadım.
Artık benimde yavaş yavaş uykum geliyordu. Olduğum yerde bende uyumaya başladım.
Uçak havaalanına iniş yaparken uyandım.
Maşallah Umut hala uyuyordu. İnsan hiç mi bir şey duymazdı?
"Umut kalk hadi geldik."
Gözlerini hafif aralarken omzum da uyuduğunu fark etti.
Aniden başını omzumdan kaldırdı.
"Kusura bakma bilerek yapmadım. Başımı yeni koymuş olmalıyım."
Yaa yeni bütün gece böyle uyudun.
"Galiba bende fark etmedim."
Lafı geçiştirip konuyu kapatmıştım. Uçak iniş yapınca Umut un yardımıyla dışarı çıktık.
Bir araba yanımıza yaklaştı. Arabadan biri inip bavullarımızı arabaya yerleştirdi.
"Anahtarları bana ver. Sen gidebilirsin."
Pek anlamasamda bir şey sormamıştım. Umut arabaya binmeme yardımcı oldu.
Bu şehri avcunun içi gibi biliyordu. Trafikte su gibi akıp gidiyordu.
"Daha önce buraya geldin mi? Her yeri biliyor gibisin."
Bir kaç dakika hiç cevap vermedi. Sonra yüzüme bakıp,
"Evet üniversiteyi burada okudum. Nasıl beğendin mi burayı?"
"Evet ama burası İstanbuldan daha kalabalık.
Ama her yerini gezip görmek isterdim."
"Ben seni gezdiririm."
Bu adam gel git akıllıydı.
Bir bakıyorum çok iyi davranıyor sonra birden gözü dönüyordu.
"Peki şimdi nereye gidiyoruz? Biz nerde kalıcaz?"
"Gidince görürsün. Ne çok soru soruyorsun."
Yine geldiler. İki soru sordum hemen özüne döndü.
Ben otelde kalırız sanıyordum. Ama lüks bi eve gelmiştik.
"Hadi gel bakalım. Burası benim evim."
"Nasıl yani bu ev çok büyük."
Dediğimde gülmeye başladı.
"Tabi alışık olduğun bi hayat değil. Üniversite okurken kaldığım ev."
Benimle resmen alay ediyordu.
"Ha ha ha çok komik."
Bu sefer eve kadar kucağında taşıdı.
"Sandalyeme bindirebilirdin."
"Ne kadar romantik biriyim dimi. Bak eve seni kucağımda taşıdım."
"Ya ne demezsin. O yüzden mi ilk gün sandaleye de bırakıp gittin."
Tabi o kız çağırınca uçarak gitmişti. Yani kıskandığımdan değilde..
Aramızda gerçek bi evlilik olmasada başka bi kızla olması bana saygısızlıktı.
"O an düşünemedim kusura bakma."
Bu adam özür dileme özürlüsüydü resmen. Kusura bakmaymış..
"Ben acıktım Zehra. Sende bir şeyler yer misin?"
İki saattir karnımdan gelen sesleri duyacak diye utanıyordum.
Acıktım tabi. Hemde kurt gibi.
"Evet biraz acıktım."
"Tamam ben sipariş veririm. Seni odana çıkarıyım üzerini değiştir."
Beni toz pembelerin hakim olduğu bi odaya getirdi.
Yatak örtüsü perdeler toz pembemsiydi.
"Bu oda pembe. Kim kullanıyordu. Biriyle mi yaşıyordun?
"Yine başladın sorulara. Kız arkadaşımın odasıydı."
Ayy ben bu odada falan kalamazdım. Gör ki bu odada kaç kız kaldı.
Ben onlardan olmayacaktım.
"Ben bu odada kalmam.
Kapıya yaslandı ellerini bağladı. Kafasını sallayıp gülüyordu.
"İnandın mı hemen. Babam hazırlatmış."
Allah Allah ama tam benim hayalimde ki oda gibiydi.
Toz pembe ve süt beyazı tonları. Eşyalar bile hayalimdeki gibiydi.
Umut
"Peki baban benim en sevdiğim rekleri ve eşyaları nereden biliyor?"
Bak bu soruyu soracağı aklıma gelmedi. Anlayacak diye korktum.
"Şey işte arabayı getiren şoförün eşi hazırlamış. Onun zevki işte.."
Ohh anlamadı. Günlüğünü okuduğumu bilse beni buracıkta boğuverirdi.
Peki ben bunları neden yapıyordum?
Zehrayı tanıdıktan sonra vicdanım beni rahat bırakmıyordu.
Onun bütün hayallerini umutlarını ben bitirmiştim.
Günlüğüne benim hakkımda çok kötü şeyler yazmıştı.
Ben bu kadarda kötü biri olamazdım.
"Zehra hadi gel. Yemek geldi."
Üzerini değiştirmişti. Başına çok güzel bir yazma örtmüştü.
"Yazma tanıdık geldi."
"Evet Emine annem verdi. Benim için kendi eliyle yapmış."
"Bugün görüntülü arama yapalımda mutlu olsun."
"Tamam olur."
Aslında damarına basmadığım zaman yumuşak huyluydu.
Ama kızdırınca tam bir cadı oluyordu. Bir süpürgesi eksikdi.
Zehra
Umut pizza sipariş etmişti. Artık açlıktan nasıl gözüm döndüyse pizzaya saldırdım.
"Zehra yavaş ye. Bak bi kutu daha var."
Öyle diyince utandım. Daha sakin yemeye başladım.
"Biraz acıktım dedin ama nerdeyse beni yiyecektin."
"Yok daha neler. Seni niye yiyim!"
"Bak yine cadılaştın."
"Ben mi cadıyım."
"Evet sen. Bi süpürgen eksik."
Benim sinirlerimi zıplatıyor ya.
"Ben cadıysam sende uyuzsun."
Oh canıma değsin. Uyuz işte uyuz uyuz....
İçimden saydırınca biraz rahatladım.
"Demek ben uyuzum öylemi. Süpürgesiz cadı."
"Bak kızıyorum bana cadı demeeee."
Cadı deyip odasına kaçtı. Beni sinir etmekte üstüne yoktu.
O odasına çıkınca telefonuna mesaj geldi.
Telefonu masada duruyordu.
Açsam okuduğumu anlayacaktı.
Ekranı kaydırınca telefonun üstünde mesaj bildirim olarak geçiyordu.
"Aşkım ben geldim. Otele yerleştim. Akşam gel."
Mesajda böyle yazıyordu. Demek o kız peşinden amerikaya gelmişti.
Umutu bu kadar çok mu seviyordu.
Umut un ayak seslerini duyunca o panikle telefonu bıraktım.
"Şeyy sana mesaj geldi."
Ömründem bi beş yıl gitmiş olabilir. Bi an yakalanıcam sandım.
"Arkadaş atmış. Neyse gel annemlerle konuşalım ben gidicem."
Tabi annesigile göstermelik ben evdeyim. Sonra bırakıp gidecekti.
"Gel seni koltuğa geçireyim."
Tamam anlamında kafamı salladım.
Koltuğa oturunca yanıma oturup Emine anneyi aradı.
"Annem."
"Oğlum benim nasılsın yerleştiniz mi? Zehra nerde?"
Telefonu bana uzattı. Emine anne beni görünce kadıncağız ağladı.
"Güzel kızım benim nasılsın? Oğlum sana iyi bakıyor mu?"
"Bakıyor annecim. Merak etme iyiyiz."
"Benim verdiğim yazmada nasıl yakışmış güzel kızıma."
"Emine Sultan bende buradayım. Bakıyorumda papucumuz dama atıldı."
Annesinin ilgisi bana kayınca hemen kıskandı.
Telefonu elimden alıp annesiyle konuşmaya başladılar
Telefonu kapatınca beni odama çıkardı. Yatağıma yatırdı.
"Zehra ben gidiyorum."
Nasıl ya etrafımızda bi tane bile ev yoktu.
Koskoca evde ben tek başıma kalamazdım. Ben korkarım ya.
"Umut beni yalnız bırakıp gitme."
O an durdu. Hafif bana dönüp göz ucuyla bi bakış attı....
Müəllif:Buket Emlik

Sayta dərc etdi: Kənan0001