Kelebeğin Umudu (8.Bölüm)


8.Hayır bu Olamaz
Zehra
Sanki benden kaçar gibiydi.
Konuşurken gözlerini başka yöne dikiyordu.
"O kızlamıydın?"
"Sanane bundan neden sorup duruyorsun onu."
"Ben şey ben."
"Sen ne?? Bak sen benim hayatıma karışamazsın."
"Ben karışmak için demedim.
"Ya ne için dedin. Bu evlilik sahte.
Sen iyileşince bu evlilik resmi olarakta bitecek."
"Bitsin bende sana çok meraklıydım."
Dilimden kolayca dökülüverse de kelimeler,
kalbime bi o kadar zor gelmişti söylemek.
Umut
"Kadına davranış şekli, erkeğin imanının kalitesini gösterir...
İnsan evlenirken sonsuzluk umutlarıyla evlenmeli.
Demili ki kişi: bu seçtiğim,
benim hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında eşim olacak."
Günlüğünü kapatıp yastığın altına koydum.
Okuduğum her satır Zehra nın hayalleriyle doluydu.
Evleneceği kişi ömürlük olsun istemişti.
Bizim evliliğimiz ise kelebeğin ömrü gibi kısa olacaktı.
Ona bağırmanın pişmanlığı şu an beni kahrediyordu.
Ne düşündüğünü ne hissettiğini merak ediyordum.
Bir yandanda onun yanına gitmeyi gururuma yediremiyordum.
İçim rahat etmeyince mutfağa indim.
"Fatma abla Zehra nın bi ihtiyacı var mı bakar mısın?"
Zehra sayesinde artık bende Fatma abla diyordum.
"Tabi ki Umut bey. Ama sizin Zehra nın yanında olmanız ona iyi gelir"
Kadın haklı tabi.. Ama ben gidemezdim. Ondan uzak kalmam lazımdı.
"Bir şeye ihtiyacı olursa ben odamdayım."
Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim.
Fatma abla da arkamdan yukarı çıkıyordu.
"Umut bey haddim değil belki ama Zehra nın iyi bi arkadaşa ihtiyacı var."
"Sen arkadaşlık yaparsın Fatma abla."
"Umut bey anlayın artık Zehra nın size ihtiyacı var."
Dediğiyle olduğum yerde kalakaldım.
Peki benim ona ihtiyacım var mıydı? Belki de vardı.
O benim hayatıma dokunsa her şey güzel olabilirdi.
"İyi geceler Fatma abla."
Odama geçip yatağa uzandım.
En azından Fatma abladan nasıl olduğunu öğrenebilecektim.
Zehra
Umut bir hışımla kapıyı çarpıp çıkmıştı.
Bana böyle davranması neden zoruma gidiyordu.
Sonuçta haklıydı.. Ben onu sorgulamıştım.
O kızı belki de kıskanmıştım. Ama buna hakkım yoktu.
Geleceği olmayan bi evlilikti. İkimizi bu evliliğe iten sebepler vardı.
Kapı çalınmıştı. İçeri Fatma abla girdi.
"Zehracım bir isteğin var mı? Ağrın varsa ilaçlarını getireyim."
Ağrım var ablam ama ilaç fayda etmez..
"Yok abla elhamdulillah iyiyim.
Bide namazlarımı ayakta kılsam başka bir şey istemem."
"Oda olacak Zehra. Senin inancın ve temiz kalbin her şeyin iyisini hakediyor."
"Sağol ablam ya sende olmasan bu ev çekilmezdi."
Zaten ailemi de çok özlemiştim.
Daha fazla dayanamadım yanaklarımdan iki damla gözyaşı süzüldü.
"Neden ağlıyorsun Zehra."
"Ailemi çok özledim abla. Yanımda olmalarını çok isterdim."
"İyileşince Türkiye ye dönersiniz. O zaman ailene kavuşursun."
Zaten iyileşince boşanıp kendi evime dönecektim.
"İnşallah abla. Hadi sende git yat geç oldu."
"İyi geceler Zehra."
Umut
Odada bir sağa bir sola volta atıyordum.
Fatma abla Zehra nın yanında uzun süre kalmıştı.
Ben neden ondan uzak durmaya çalışıyordum ki?
Belli ki kalbim ona karşı boş değildi.
Dayanamayıp Zehra nın odasının önüne gittim. Fatma abla odadan çıkıyordu.
"Zehra nasıl iyi mi?"
"Aslında morali bozuk. Biraz ağladı."
Hep benim yüzümdendi. Kalbini kırdığım için ağlamıştı.
Cesaretimi toplayıp odasına girdim.
Gözlerini kapatmış ama uyumadığını biliyordum.
"Hiç beceremiyorsun numara yapmayı."
Tek gözünü aralayıp gözleriyle beni aradı.
"Ne numara yapıcam uyumaya çalışıyorum."
Ağladığı için gözleri kızarmıştı. Onu böyle görmek beni üzmüştü.
"Özür dilerim."
Sessizce söyleyip geçiştirmiştim.
"Anlamadım."
"Zehra seni üzdüğüm için özür dilerim."
"Özrün kabul edilmedi."
"Affetmen için ne yapabilirim."
"Hayatını değiştirmeme izin ver. O zaman affederim."
Benden çok büyük bir şey istiyordu. Bunu yapabileceğimden emin değildim.
"Benden bunu neden istiyorsun? Annem için mi?"
"Evet. Başka bi sebebi daha var.
Her gün günah bataklığında boğulmana üzülüyorum."
"Ben özgür bi adamım senin hayatını seçmem beni kısıtlayacak."
"Hayır yanlış biliyorsun. Asıl özgürlük ve kurtuluş benim dinimde.
Eğer bana bir şans verirsen sana islamı anlatmak değil yaşatmak istiyorum.
Ancak yaşayarak onun hazzına varabilirsin."
Korkularım vardı. Eğer ona evet dersem gece hayatını,
eğlenceyi, keyif veren şeyleri bırakmak zorundaydım
Ona hayır dersem de Zehra yı kaybederdim.
Benim gibi bi adamla hayatını devam ettirmezdi.
"Bana biraz süre ver. Hemen istediğin gibi biri olamam."
Bu dediğimi duyunca çocuklar gibi sevinmişti.
Onu kazanmak için değişmeliydim.
Umut
Zehra her geçen gün düzeliyordu.
Fizik tedavi sayesinde koltuk değneğiyle bile adım atabiliyordu.
Bugün yine fizik tedavi için onu hastaneye götürecektim.
Kahvaltıdan sonra odama çıkıp hazırlandım
"Zehra gelebilir miyim?"
"Evet gelebilirsin."
Odaya girdiğimde koltuk değnekleriyle ayakta bekliyordu.
"Hazırsan çıkalım."
"Hazırım çıkabiliriz."
Zehra ya yardım ederek dışarıya çıktık.
Arabaya oturduktan sonra hastanenin yolunu tuttuk.
"Ben ailemi çok özledim. Tedaviye Türkiye de devam edemez miyiz?"
Aslında haklıydı. Fakat ben dönmek istemiyordum.
Zaten iyileşince ayrılacaktık. Zehra yı kaybedecektim.
"Doktorla görüşürüm gitmemizi söylerse gideriz."
Teyzem gelseydi bu kadar sıkılmazdı. Ama annemi bırakıp gelememişti.
"Emine annede her gün telefonda bizi çağırıyor. Onları da özledim."
"Bende özledim onları.."
Hastaneye gelince Zehra fizik tedaviye girmişti.
Bende doktoru bulup onunla konuşmuştum.
Doktor tedaviye Türkiye de devam edebileceğimizi söylemişti.
Ben ise gitmeye daha hazır değildim..
"Umut benim tedavim bitti eve gidebiliriz."
"Bugün seni gezdirmemi ister misin?
"Gerçekten mi çok mutlu olurum. Ama ben acıktım."
"Önce yemek yeriz mükemmel bir yer biliyorum."
"Ben buradaki yemekleri yiyemem ki.."
Dediğine tebessüm edip cevap vermedim.
Arabaya binip onu lokantaya götürdüm.
"Hoşgeldiniz Umut bey."
"Aa burası Türk lokantası mı?"
Geldiğimiz yerin Türk lokantası olduğunu öğrenince çok şaşırmıştı.
"Evet efendim buyrun. Size menü getireyim."
Zehra nın yemeklere çok düşkün olduğunu biliyordum.
Menüyü alıp açınca şöyle bi gözden geçirdi, hemen kapattı.
"Bi tabak mantı istiyorum."
"Ne çabuk karar verdin. Ben daha karar veremedim."
"Sende mantı yiyebilirsin Umut."
"Ben pek sevmem ki.. Hatta öyle ağır şeyler yemem.
Hem sende yeme kilo alırsın bak."
"Zaten sen ne anlarsın yemekten. Damak zevki mi var sende."
"Demek sen böyle beslendiğin için balık etlisin."
Kızdırmak için demiştim ve başarmıştım da..
Kendini şöyle bi süzmüştü. Onun bu halini zevkle izliyordum.
"Yani belki boyun kısa olduğu için biraz da kilo alınca fazla görünüyor demekki."
Alaylı bir şekilde gülerken elimde bi acı hissettim.
"Ahhhh ne yaptın sen Zehra."
"Ohhh içimin yağları eridi. Az bile yaptım. Şimdi mantımı afiyetle yiyebilirim."
Kız manyak resmen çatalı elime batırmıştı.
Mantısı gelince yine gözü dönmüş gibi yemeye başlamıştı.
"Ye hadi Umut. Korkma ölümcül yara değil."
"Çok komik canım acıyor benim burda. Yemeğimi bile yiyemiyorum."
"Bi bakayım bi şey var mı?"
Elimi uzatınca gözlerini sıkıca yumdu.
"Şeyy ben kanadığını bilmiyordum. Özür dilerim."
Aslında çok acımıyordu. Ama ben bunu kullanabilirdim.
"Hayır Zehra hanım kabul etmiyorum. Mantıyı sen yedirirsen kabul edebilirim."
"Yok ya herkes bize bakar ben yediremem."
"Neden karım değil misin sen? Ne olur sanki yedirsen.
Benim elim acıyor kendim yiyemiyorum."
Nedense başını öne eğmişti. Elinin tersiyle yanaklarına dokunuyordu.
Biraz eğilince farkettim ki yanakları kızarmıştı.
"Neyse ben yerim Zehra. Hadi sende yemeğini ye daha seni gezdiricem."
Daha fazla utandırmak istememiştim.
"Sen doktorun ne dediğini hala söylemedin."
"Şeyy biraz daha burada kalmalıymışız. Ama yakında gidicez Zehra."
"Ohh şükürler olsun. Annemlere kavuşmama az kaldı."
Malesef ki seni kaybetmeme az kaldı..
"Ya bende gitmeyi çok istiyorum."
Zehra
Ailemi özlediğim için gitme istiyordum.
Orada iyileşince Umut la boşanacaktık.
Ama ben neden bunu düşündükçe üzülüyordum?
Umut a alışmaya mı başladım yoksa? Yok yok olamazdı.
Onun zaten hayatında biri vardı.
Yemeklerimizi yedikten sonra beni gezdirmeye götürdü.
Ne kadar güzel de olsa benim memleketimin yerini tutamazdı buralar.
"Zehra balon sever misin?"
"Çok severim. Hemde rengarek.."
Renk renk balonlar alıp bir banka oturduk.
Umut
Zehra nın bu çocuksu ruh halini keşfettikçe ona daha çok bağlanıyordum.
Tabi günlük olmasa onu biraz zor tanırdım.
Balonları sevdiğini oradan biliyordum.
"Teşekkür ederim. Bazen kalbimi okuyorsun gibi geliyor.
Beni sanki yıllardır tanıyor gibisin?"
"Yok yok ben nerden tanıyım. Genelde kızlar bu tür şeyleri sever."
"Hıı yani tabi kızlar konusunda uzman olduğunu unutmuşum."
"Yani övünmek gibi olmasın ben kızların ruhunu bilirim.
O kadar kız girdi hayatıma."
"Uyuzzz."
"Şimdi niye kızdın ki? Yoksa kıskandın mı?"
"Yok be seni mi kıskanıcam. Kıskanmam için önce sevmem lazım.
Ki ben senden nefret ediyorum."
O sıra da ısrarla telefonum çalışıyordu. Seda durmadan beni arıyordu.
Telefonu meşgule atıp sessize aldım.
"Benden gerçekten nefret ediyo musun?"
Gözlerini kaçırıp bakışlarını yere dikmişti.
"Evet hemde çok. Sanki sen nefret etmiyorsun benden."
"Nerden biliyorsun. Belki nefret etmiyorum."
"Ya bak ben biliyordum. Neeee etmiyo musun!"
"Evet neden böyle düşünüyorsun ki. Sen sonuçta çok iyi bi insansın."
"Bilmem bugüne kadar bana çok kötü davranıyordun."
"Ben aslında hata yapmışım. Senden ne kadar özür dilesem az kalır."
"Yok önemli değil. Aslında bende senden nefret etmiyorum."
"Biliyorum. Zehra ben sana önemli bir şey söylemek istiyorum."
Bu konuşmalar sayesinde bi ceserat gelmişti.
"Zehre ben yani ben diyecektim ki..."
Hayır bu olamaz ......
Müəllif:Buket Emlik
Zehra
Sanki benden kaçar gibiydi.
Konuşurken gözlerini başka yöne dikiyordu.
"O kızlamıydın?"
"Sanane bundan neden sorup duruyorsun onu."
"Ben şey ben."
"Sen ne?? Bak sen benim hayatıma karışamazsın."
"Ben karışmak için demedim.
"Ya ne için dedin. Bu evlilik sahte.
Sen iyileşince bu evlilik resmi olarakta bitecek."
"Bitsin bende sana çok meraklıydım."
Dilimden kolayca dökülüverse de kelimeler,
kalbime bi o kadar zor gelmişti söylemek.
Umut
"Kadına davranış şekli, erkeğin imanının kalitesini gösterir...
İnsan evlenirken sonsuzluk umutlarıyla evlenmeli.
Demili ki kişi: bu seçtiğim,
benim hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında eşim olacak."
Günlüğünü kapatıp yastığın altına koydum.
Okuduğum her satır Zehra nın hayalleriyle doluydu.
Evleneceği kişi ömürlük olsun istemişti.
Bizim evliliğimiz ise kelebeğin ömrü gibi kısa olacaktı.
Ona bağırmanın pişmanlığı şu an beni kahrediyordu.
Ne düşündüğünü ne hissettiğini merak ediyordum.
Bir yandanda onun yanına gitmeyi gururuma yediremiyordum.
İçim rahat etmeyince mutfağa indim.
"Fatma abla Zehra nın bi ihtiyacı var mı bakar mısın?"
Zehra sayesinde artık bende Fatma abla diyordum.
"Tabi ki Umut bey. Ama sizin Zehra nın yanında olmanız ona iyi gelir"
Kadın haklı tabi.. Ama ben gidemezdim. Ondan uzak kalmam lazımdı.
"Bir şeye ihtiyacı olursa ben odamdayım."
Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim.
Fatma abla da arkamdan yukarı çıkıyordu.
"Umut bey haddim değil belki ama Zehra nın iyi bi arkadaşa ihtiyacı var."
"Sen arkadaşlık yaparsın Fatma abla."
"Umut bey anlayın artık Zehra nın size ihtiyacı var."
Dediğiyle olduğum yerde kalakaldım.
Peki benim ona ihtiyacım var mıydı? Belki de vardı.
O benim hayatıma dokunsa her şey güzel olabilirdi.
"İyi geceler Fatma abla."
Odama geçip yatağa uzandım.
En azından Fatma abladan nasıl olduğunu öğrenebilecektim.
Zehra
Umut bir hışımla kapıyı çarpıp çıkmıştı.
Bana böyle davranması neden zoruma gidiyordu.
Sonuçta haklıydı.. Ben onu sorgulamıştım.
O kızı belki de kıskanmıştım. Ama buna hakkım yoktu.
Geleceği olmayan bi evlilikti. İkimizi bu evliliğe iten sebepler vardı.
Kapı çalınmıştı. İçeri Fatma abla girdi.
"Zehracım bir isteğin var mı? Ağrın varsa ilaçlarını getireyim."
Ağrım var ablam ama ilaç fayda etmez..
"Yok abla elhamdulillah iyiyim.
Bide namazlarımı ayakta kılsam başka bir şey istemem."
"Oda olacak Zehra. Senin inancın ve temiz kalbin her şeyin iyisini hakediyor."
"Sağol ablam ya sende olmasan bu ev çekilmezdi."
Zaten ailemi de çok özlemiştim.
Daha fazla dayanamadım yanaklarımdan iki damla gözyaşı süzüldü.
"Neden ağlıyorsun Zehra."
"Ailemi çok özledim abla. Yanımda olmalarını çok isterdim."
"İyileşince Türkiye ye dönersiniz. O zaman ailene kavuşursun."
Zaten iyileşince boşanıp kendi evime dönecektim.
"İnşallah abla. Hadi sende git yat geç oldu."
"İyi geceler Zehra."
Umut
Odada bir sağa bir sola volta atıyordum.
Fatma abla Zehra nın yanında uzun süre kalmıştı.
Ben neden ondan uzak durmaya çalışıyordum ki?
Belli ki kalbim ona karşı boş değildi.
Dayanamayıp Zehra nın odasının önüne gittim. Fatma abla odadan çıkıyordu.
"Zehra nasıl iyi mi?"
"Aslında morali bozuk. Biraz ağladı."
Hep benim yüzümdendi. Kalbini kırdığım için ağlamıştı.
Cesaretimi toplayıp odasına girdim.
Gözlerini kapatmış ama uyumadığını biliyordum.
"Hiç beceremiyorsun numara yapmayı."
Tek gözünü aralayıp gözleriyle beni aradı.
"Ne numara yapıcam uyumaya çalışıyorum."
Ağladığı için gözleri kızarmıştı. Onu böyle görmek beni üzmüştü.
"Özür dilerim."
Sessizce söyleyip geçiştirmiştim.
"Anlamadım."
"Zehra seni üzdüğüm için özür dilerim."
"Özrün kabul edilmedi."
"Affetmen için ne yapabilirim."
"Hayatını değiştirmeme izin ver. O zaman affederim."
Benden çok büyük bir şey istiyordu. Bunu yapabileceğimden emin değildim.
"Benden bunu neden istiyorsun? Annem için mi?"
"Evet. Başka bi sebebi daha var.
Her gün günah bataklığında boğulmana üzülüyorum."
"Ben özgür bi adamım senin hayatını seçmem beni kısıtlayacak."
"Hayır yanlış biliyorsun. Asıl özgürlük ve kurtuluş benim dinimde.
Eğer bana bir şans verirsen sana islamı anlatmak değil yaşatmak istiyorum.
Ancak yaşayarak onun hazzına varabilirsin."
Korkularım vardı. Eğer ona evet dersem gece hayatını,
eğlenceyi, keyif veren şeyleri bırakmak zorundaydım
Ona hayır dersem de Zehra yı kaybederdim.
Benim gibi bi adamla hayatını devam ettirmezdi.
"Bana biraz süre ver. Hemen istediğin gibi biri olamam."
Bu dediğimi duyunca çocuklar gibi sevinmişti.
Onu kazanmak için değişmeliydim.
Umut
Zehra her geçen gün düzeliyordu.
Fizik tedavi sayesinde koltuk değneğiyle bile adım atabiliyordu.
Bugün yine fizik tedavi için onu hastaneye götürecektim.
Kahvaltıdan sonra odama çıkıp hazırlandım
"Zehra gelebilir miyim?"
"Evet gelebilirsin."
Odaya girdiğimde koltuk değnekleriyle ayakta bekliyordu.
"Hazırsan çıkalım."
"Hazırım çıkabiliriz."
Zehra ya yardım ederek dışarıya çıktık.
Arabaya oturduktan sonra hastanenin yolunu tuttuk.
"Ben ailemi çok özledim. Tedaviye Türkiye de devam edemez miyiz?"
Aslında haklıydı. Fakat ben dönmek istemiyordum.
Zaten iyileşince ayrılacaktık. Zehra yı kaybedecektim.
"Doktorla görüşürüm gitmemizi söylerse gideriz."
Teyzem gelseydi bu kadar sıkılmazdı. Ama annemi bırakıp gelememişti.
"Emine annede her gün telefonda bizi çağırıyor. Onları da özledim."
"Bende özledim onları.."
Hastaneye gelince Zehra fizik tedaviye girmişti.
Bende doktoru bulup onunla konuşmuştum.
Doktor tedaviye Türkiye de devam edebileceğimizi söylemişti.
Ben ise gitmeye daha hazır değildim..
"Umut benim tedavim bitti eve gidebiliriz."
"Bugün seni gezdirmemi ister misin?
"Gerçekten mi çok mutlu olurum. Ama ben acıktım."
"Önce yemek yeriz mükemmel bir yer biliyorum."
"Ben buradaki yemekleri yiyemem ki.."
Dediğine tebessüm edip cevap vermedim.
Arabaya binip onu lokantaya götürdüm.
"Hoşgeldiniz Umut bey."
"Aa burası Türk lokantası mı?"
Geldiğimiz yerin Türk lokantası olduğunu öğrenince çok şaşırmıştı.
"Evet efendim buyrun. Size menü getireyim."
Zehra nın yemeklere çok düşkün olduğunu biliyordum.
Menüyü alıp açınca şöyle bi gözden geçirdi, hemen kapattı.
"Bi tabak mantı istiyorum."
"Ne çabuk karar verdin. Ben daha karar veremedim."
"Sende mantı yiyebilirsin Umut."
"Ben pek sevmem ki.. Hatta öyle ağır şeyler yemem.
Hem sende yeme kilo alırsın bak."
"Zaten sen ne anlarsın yemekten. Damak zevki mi var sende."
"Demek sen böyle beslendiğin için balık etlisin."
Kızdırmak için demiştim ve başarmıştım da..
Kendini şöyle bi süzmüştü. Onun bu halini zevkle izliyordum.
"Yani belki boyun kısa olduğu için biraz da kilo alınca fazla görünüyor demekki."
Alaylı bir şekilde gülerken elimde bi acı hissettim.
"Ahhhh ne yaptın sen Zehra."
"Ohhh içimin yağları eridi. Az bile yaptım. Şimdi mantımı afiyetle yiyebilirim."
Kız manyak resmen çatalı elime batırmıştı.
Mantısı gelince yine gözü dönmüş gibi yemeye başlamıştı.
"Ye hadi Umut. Korkma ölümcül yara değil."
"Çok komik canım acıyor benim burda. Yemeğimi bile yiyemiyorum."
"Bi bakayım bi şey var mı?"
Elimi uzatınca gözlerini sıkıca yumdu.
"Şeyy ben kanadığını bilmiyordum. Özür dilerim."
Aslında çok acımıyordu. Ama ben bunu kullanabilirdim.
"Hayır Zehra hanım kabul etmiyorum. Mantıyı sen yedirirsen kabul edebilirim."
"Yok ya herkes bize bakar ben yediremem."
"Neden karım değil misin sen? Ne olur sanki yedirsen.
Benim elim acıyor kendim yiyemiyorum."
Nedense başını öne eğmişti. Elinin tersiyle yanaklarına dokunuyordu.
Biraz eğilince farkettim ki yanakları kızarmıştı.
"Neyse ben yerim Zehra. Hadi sende yemeğini ye daha seni gezdiricem."
Daha fazla utandırmak istememiştim.
"Sen doktorun ne dediğini hala söylemedin."
"Şeyy biraz daha burada kalmalıymışız. Ama yakında gidicez Zehra."
"Ohh şükürler olsun. Annemlere kavuşmama az kaldı."
Malesef ki seni kaybetmeme az kaldı..
"Ya bende gitmeyi çok istiyorum."
Zehra
Ailemi özlediğim için gitme istiyordum.
Orada iyileşince Umut la boşanacaktık.
Ama ben neden bunu düşündükçe üzülüyordum?
Umut a alışmaya mı başladım yoksa? Yok yok olamazdı.
Onun zaten hayatında biri vardı.
Yemeklerimizi yedikten sonra beni gezdirmeye götürdü.
Ne kadar güzel de olsa benim memleketimin yerini tutamazdı buralar.
"Zehra balon sever misin?"
"Çok severim. Hemde rengarek.."
Renk renk balonlar alıp bir banka oturduk.
Umut
Zehra nın bu çocuksu ruh halini keşfettikçe ona daha çok bağlanıyordum.
Tabi günlük olmasa onu biraz zor tanırdım.
Balonları sevdiğini oradan biliyordum.
"Teşekkür ederim. Bazen kalbimi okuyorsun gibi geliyor.
Beni sanki yıllardır tanıyor gibisin?"
"Yok yok ben nerden tanıyım. Genelde kızlar bu tür şeyleri sever."
"Hıı yani tabi kızlar konusunda uzman olduğunu unutmuşum."
"Yani övünmek gibi olmasın ben kızların ruhunu bilirim.
O kadar kız girdi hayatıma."
"Uyuzzz."
"Şimdi niye kızdın ki? Yoksa kıskandın mı?"
"Yok be seni mi kıskanıcam. Kıskanmam için önce sevmem lazım.
Ki ben senden nefret ediyorum."
O sıra da ısrarla telefonum çalışıyordu. Seda durmadan beni arıyordu.
Telefonu meşgule atıp sessize aldım.
"Benden gerçekten nefret ediyo musun?"
Gözlerini kaçırıp bakışlarını yere dikmişti.
"Evet hemde çok. Sanki sen nefret etmiyorsun benden."
"Nerden biliyorsun. Belki nefret etmiyorum."
"Ya bak ben biliyordum. Neeee etmiyo musun!"
"Evet neden böyle düşünüyorsun ki. Sen sonuçta çok iyi bi insansın."
"Bilmem bugüne kadar bana çok kötü davranıyordun."
"Ben aslında hata yapmışım. Senden ne kadar özür dilesem az kalır."
"Yok önemli değil. Aslında bende senden nefret etmiyorum."
"Biliyorum. Zehra ben sana önemli bir şey söylemek istiyorum."
Bu konuşmalar sayesinde bi ceserat gelmişti.
"Zehre ben yani ben diyecektim ki..."
Hayır bu olamaz ......
Müəllif:Buket Emlik